Sürekli değişim içinde rekabetin her gün arttığı bir çağda yaşıyoruz...
Sürekli değişim, sürekli gelişmeyi ve yenilenmeyi gerektirir. Bunun için yeni fikirlere, yeni düşüncelere açık olmak esastır. Yaratıcılık, korku ve baskı altında değil özgürlük ortamında yeşerebilir. Rekabet üstünlüğünü yaratacak fark da böyle elde edilir.
Farkın yaratılması sadece üst yönetimlerden beklenemez. Bu tek kişinin veya birkaç kişinin yapabileceği bir şey değildir. Bunun için çok sayıda, yeterli bilgi, birikim ve beceriye sahip kişinin yönetime katılımı gerekir.
Çalışanlar, kurumun alacağı kararlara katılabildikleri oranda kendilerini değerli hisseder ve kurumlarını sahiplenirler. Yarattıkları katkının objektif olarak değerlendirilmesi ve adil paylaşımı bu bağı daha da güçlendirir.
Bu ortamın oluşabilmesi için toplumların açık, bireylerin özgür ve dayanışma içinde birbirlerine sevgiyle, inançla ve güvenle bağlanmış olmalarını gerekir.
İş hayatında bunu gerçekleştiremeyen kurumlar rekabet güçlerini kaybeder ve geride kalırlar.
1988/1998 yılları arasında, Yapı Kredi kendi içinde bir kültürel dönüşümden geçti. Büyük bir tutkuyla oluşturduğu farklı anlayış, kültür ve felsefesi ile Türk bankacılığını da dönüştürdü.
Bu belgesel, bu dönüşümün nasıl yapıldığını tarihe bir not düşmek, aynı zamanda yeni kuşaklara aktarmak ve onların yararlanmasını sağlamak için hazırlandı.
Her şey insanla başlıyor...
Belki de yolculuğun kendisi idi onu o kadar değerli yapan.
Bu kitapta ve belgeselde okuyacağınız başarı hikayesi yurdun yer yanında fedakarca görev yapan insanların hayatlarına dokunarak örüldü.
Bu kitap ve belgeselin satışından elde edilecek gelir Yapı Kredi Bankası A.Ş. Emeklileri Sosyal Yardımlaşma Derneği'ne bağışlanmıştır.
Yola çıktığımızda tüm sistemi "Açıklık, Katılım, Paylaşma" prensibine bağlı kalarak sağlam temeller üzerine kurmamız gerektiğini biliyorduk. Ve her yaptığımız işi 5 temel yaklaşımı dikkate alarak planladık.
İnsana, topluma, çevreye değer veren, daha ileri ve daha iyiye gitmeyi amaç edinmiş ve emek karşılığında elde edilen sonuçlarla rekabette güçlü bir kurum yaratmak.
Yapı Kredi’deki ilk yıllarımıza ilişkin stratejimizin temelini oluşturan vizyon, bankacılık dışında kalmış kesimlere yeni hizmetler götürerek “Yeni Piyasalar” yaratmak olacaktı.
Yapı Kredi kültürünün en önemli farkı, kuruluş yıllarından itibaren çağdaş ve evrensel değerlerle hareket ediyor olmasıydı.
Herşey insanla başlar...Bizim amacımız Yapı Kredi’yi daha ileri götürmekti, mevcut yapıyı korumak değil...
Bizim için İletişim, insan kaynağını yönlendirmek, eğitmek ve piyasalara yakınlaşmak açısından en önemli araçtı.
Bu kitap ve ona eşlik eden belgesel, yaşanan değişimlerin ve bunların bir bütün olarak meydana getirdiği dönüşüm sürecinin temel ve itici gücü olan çağdaş değerlere sahip insanlarla yaratılan kurum kültürünün, önemini aktarmak ve tarihe not düşmek için hazırlandı.
Yapı Kredi Genel Müdürlüğü görevine, çok farklı kültürlerden etkilenerek geldim. Yapı Kredi, benim açımdan birikimimi, içinde yaşadığım toplumla paylaşmak için büyük bir fırsat oldu... En büyük şansım, Yapı Kredi’de vizyonumu ve değerlerimi paylaşacak insanların var olmasıydı. Birlikte sadece Yapı Kredi'yi değil, aynı zamanda, Türk bankacılık sektörünü de dönüştürdük. Öyle ki, bu etki en sonunda, Türk ekonomisi üzerinde de önemli makro gelişmeleri beraberinde getirerek farklı bir anlam kazandı.
Ancak hepsinden daha önemlisi, 90’lı yıllarla birlikte Türk insanı, Yapı Kredi ile yepyeni bir hayatla tanıştı.
İnanıyorum ki bu çalışma,
değişim ve dönüşüm sürecinde Yapı Kredi’ye emek vermiş ve o heyecanı yaşamış herkes açısından hak edilmiş bir armağan olmanın yanı sıra; Yapı Kredi’nin yeni emekçileri için bilinmesi gereken bir tarih, değişim - dönüşüm konularına ilgi duyan genç kuşaklar için incelenebilecek bir olay, akademisyenler için bir araştırma konusu ve yöneticiler açısından da somut bir örnek vaka olacaktır.
Bu dönemde Yapı Kredi’de emek vermiş, Banka’nın ve Türk bankacılığının dönüşümüne katkıda bulunmuş tüm takım arkadaşlarımı sevgi, takdir ve özlemle selamlıyorum...
İnsanlar hayata ve çevrelerine kendi kültürlerini yansıtıyorlar ve yaşam sonrası geride bıraktıkları ile anılıyorlar... Ne kadar ilginç değil mi?... Siz bu dünyadan ayrılıyorsunuz ve sadece yaptıklarınızın izleri kalıyor... İyi veya kötü... Üstelik bu değerlendirmeler de duygusal bağımlılıklardan uzak somut evrensel kriterlerle yapılıyor... Yani insan hayattayken de bilemiyor yaptıklarının ne kadar iyi veya kötü veya ne kadar değerli veya değersiz olduğunu...
Belki hayatın gizemi de burada…
Halen finans sektörünün yanı sıra, gayrimenkul, teknoloji, perakende, tekstil gibi çeşitli sanayi ve hizmet sektörlerinde strateji tasarımı ve iş geliştirme konularında faaliyetlerini sürdürmektedir.
Bu kitap ve belgeselin satışından elde edilecek gelir Yapı Kredi Bankası A.Ş. Emeklileri Sosyal Yardımlaşma Derneği'ne bağışlanmıştır.